Hatıla! projesi kapsamında gerçekleştirdiğimiz “beraberce Değişim Programı: Hafıza Mekanları programını DVV International’ın Türkiye temsilcisi ve stratejik partneri olarak yürütüyoruz.
Programda 2017-2019 yıllarında kolektif hafıza, hatırlama, unutma ve yüzleşme konularına ilgili ve eleştirel yaklaşımı olanların, hafıza ve vicdan mekânlarının demokratikleşmeye katkıda bulunabileceğine inananların, dünyadaki deneyimlerden yararlanmalarını, bilgi ve deneyim değişimi yapmalarını ve bu deneyimi Türkiye için işlevselleştirmelerini amacıyla onlarca gönüllümüz dünyanın dört bir yanındaki hafıza ve vicdan mekanlarında 30-60 gün geçirdiler. Deneyimlerini blog yazılarıyla paylaşan beraberce gönüllüleri, Deneyim Paylaşım Atölyeleri ile de Arjantin’den Bosna’ya, Hollada’dan Güney Afrikaya çeşitli hafıza ve vicdan mekanlarına dair deneyimlerini, çalışma alanlarını paylaşmaya devam ediyor.
Ruken Aydoğdu / beraberce Değişim Programı: Hafıza Mekanları 2019 Gönüllüsü
Holokost’un Kısa Tarihi
Holokost kavramına aşinalığı esas olarak sadece izlediği kimi filmlerde gördükleri ile sınırlı olan insanların ülkesinden gelmiş biri olarak, ABD Holokost Anıt Müzesi’nde (United State Holocaust Memorial Museum-USHMM) bulunma nedenimi bana sorulan şu kısa ama çarpıcı soru ile bir kez daha hatırladım:
– Sizin ülkenizde Holokost eğitimi veriliyor mu?
Doğrusu bu soruyu beklemiyordum. Dahası, bu soru karşısında ne yanıt vereceğimi de bilemiyordum. Soru gün boyu kafamı meşgul etti. Yanıtı bulabilmek için hafızamı zorlayıp ortaöğretim yıllarımı hatırlamaya çalıştım. Evet, ama bir Holokost eğitim almış olsaydım insanlık tarihinin bu en büyük soykırımına ilişkin hafızam Piyanist (The Pianist)[1] filminden başka şeyler de çağrıştırmalıydı.
Gerçekte bu sorunun yanıtı, tam da benim orada bulunma nedenimi anlatıyordu işte. İnsanlık tarihinin en acımasız soykırımı yüz yıldan daha kısa bir süre önce Avrupa’nın orta yerinde gerçekleşmişti ve bizim ülkemizde bununla ilgili eğitim verilmiyordu. Holokost gerçeği ile ilgili daha fazla bilgi edinmek için gittiğim USHMM’de edindiğim deneyimi sizlerle paylaşmayı bu nedenle biraz da görev gibi görüyorum. Edindiğim deneyimi aktarabilmek için en iyi başlangıç noktası belki de Holokost’un kısa tarihini aktarmak olacak.
Holokost Nedir?
Holokost, Nazi Almanyası ve işbirlikçileri tarafından Yahudi halkını topyekûn ortadan kaldırmak amacıyla gerçekleştirilen, tarihte bir benzeri daha görülmeyecek ölçüde kapsamlı ve sistematik bir soykırımdı. Holokost sırasında yaklaşık 6 milyon Yahudi, Naziler ve onlarla işbirliği yapan devletler tarafından katledildi.
Naziler Kimdir?
Naziler kavramı, Hitler önderliğindeki Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi’nin üye ve sempatizanları ile bu parti tarafından savunulan Nazi ideolojisinin taraftarlarını anlatıyor. Nazi Partisi 1929 sonrası dönemde Almanya’da yaşanan derin iktisadi ve siyasi krizden faydalanarak milyonlarca Alman seçmenin desteğine sahip olsa da Hitler, Alman halkının mutlak çoğunluğunun desteği ile seçilmiş bir lider değildir. 1932 yılında yapılan son demokratik seçimlerde %37 oy alan Nazi Partisi’nin iktidarı önce Almanya’da demokratik kurumların tasfiyesini, ardından artan bir toplumsal kutuplaşmayı, nefret söylemini ve dışlamayı, en nihayetinde de İkinci Dünya Savaşı’nı ve Holokost’u beraberinde getirdi.
Neden Yahudiler?
Nazilerin neden Yahudileri hedef aldığı sorusuna teolojik, tarihsel, felsefi ya da psikolojik açıdan muhtelif yanıtlar verebilmek mümkün. En genel anlamda bakıldığında şunlar söylenebilir: 1930’lu yıllarda Alman toplumun büyük bir bölümü nefret, etnik ütopyacılık ve şiddet ilkelerine dayanan bir toplumda yaşamaya artık rıza göstermişti ve son iki yüzyıl boyunca kendilerine karşı yapıldığını düşündükleri her bir yanlışın hesabını soracakları büyük bir savaşa hazırlanıyorlardı. Bu toplumsal dokunun merkezinde yer alan Nazi ideolojisi, Almanları “üstün Aryan ırkının temsilcisi” olarak sunuyordu. Bu ideolojiye göre Yahudiler ya da daha doğru bir tanımlama ile “Yahudi” ise, üstün ırkın simgelediği her şeyin tam zıttının cisimleştiği kimlikti. Anti-ırktı. Nazilerin vaat ettiği ütopyanın önündeki engeldi. Ortadan kaldırılmaları kaçınılmaz bir gereklilikti. İşte bu ırkçı ideoloji, önce Yahudi toplumuna karşı müthiş bir nefret dilini ve dışlama pratiğini devreye soktu. Ardından Yahudileri Alman egemenliğindeki topraklardan çıkarmayı denedi. En nihayetinde de “nihai çözüm” adını verdiği kapsamlı ve sistematik soykırım programını uygulamaya koydu.
Kimler Hedef Alındı?
Nazi iktidarı döneminde, sistematik ve geniş kapsamlı bir soykırımla karşılaşan Yahudilerin yanı sıra, başka toplumsal kesimlere karşı da çok sayıda katliam gerçekleştirildi. Nazi iktidarının ilk kurbanları, rejime muhalif Almanlardır. Binlerce Alman, politik görüşleri nedeniyle toplama kamplarına gönderildi. Nazi rejimi, “yaşanmaya değer bir hayata sahip olmadıkları” hükmünü verdiği binlerce zihinsel ya da fiziksel engelli insanı da çeşitli hastanelerde kurduğu gaz odalarında katletti. Eşcinseller de yine rejimin “yaşanmaya değer bir hayata sahip olmayanlar” kategorisine koyup katlettiği bir diğer kesimdir. Çoğu kez aşağılayıcı bir tabirle “çingene” diye adlandırılan Roman ve Sinti halkı da Nazi soykırımının bir diğer hedefiydi. Nazi iktidarı döneminde sayısı yarım milyona yaklaşan Roman ve Sinti katledilmiştir. Slav halkı da Nazi ideolojisinde “aşağı ırk” olarak görülen bir diğer toplum kesimidir. Pek çok Slav ülkesinde Nazi işbirlikçisi iktidarlar kurulmuş, milyonlarca Slav çalışma kamplarında zorla çalıştırılmıştır.
‘NİHAİ ÇÖZÜM’ Nedir?
Naziler iktidarı ele aldıkları 1933 yılından itibaren kesintisiz biçimde Yahudi karşıtı bir çizgi izlediler. Başlangıçta kesif bir nefret dili, etnik ayrımcılık, ekonomik boykot ve sosyal dışlanma biçiminde uygulamaya konulan bu politikalar, Nazilerin iktidardaki konumu güçlendikçe pervasızlaştı ve sertleşti. Yahudi Gettoları oluşturularak Yahudilerin dünya ile bağı kopartıldı. Yahudiler kitleler halinde çalışma ve toplama kamplarına götürüldü. Yahudilerin topyekün imhasına dönük kitlesel cinayetlere ise Nazi Almanya’sının Sovyet topraklarını işgal ettiği 22 Haziran 1941 tarihinden itibaren başlanmıştır. O yıl Litvanya, Ukrayna, Romanya gibi ülkelerde yaşayan Yahudilerin büyük bölümü katledilmiştir. Naziler, 1942 yılının Ocak ayında düzenledikleri Wannsee Konferansı’nda ise “Yahudi Meselesinin Nihai Çözümü” adını verdikleri soykırım politikasını uygulamaya koydular. Nihai çözüm dedikleri, Almanya’da, Almanya ile işbirliği yapan ülkelerde ve Avrupa genelinde Alman işgali altında bulunan topraklarda yaşayan bütün Yahudilerin toplu imhasıydı.
Ölüm Merkezleri
Naziler, “Nihai Çözüm” adını verdikleri soykırım politikasını yaşama geçirmek için Avrupa’nın çeşitli yerlerinde kurdukları ölüm merkezlerini kullandılar. İmha kampları, ölüm merkezleri veya gaz odaları olarak tanımlanan bu tesislerde toplu ölümler gerçekleştirdiler. Avrupa geneline yayılan, kimi kalıcı kimi geçici nitelikte yaklaşık 20 bin kamp vardı. En büyük imha kampları ise, Avrupa’nın en büyük Yahudi nüfusuna ev sahipliği yapan Polonya’da kuruldu.
Bu kampların bir kısmı doğrudan doğruya birer ölüm merkezi olarak işlev gördü. Belzec, Sobibor, Treblinka ve Chelmno kamplarına sürülen bütün erkek, kadın ve çocuklar doğrudan ölüm odalarına gönderildiler. Diğer kamplarda ise mahpuslar önce sıraya giriyor; erkekler kadın ve çocuklardan ayrılıyor, ardından erkekler de kendi aralarında sağlıklı olanlar ve hasta, yaşlı ya da güçsüz düşmüş olanlar biçiminde tasnif ediliyordu. Bu işlem, sağlıklı olanları zorunlu çalışma alanlarına götürmek, diğerlerini ise öldürülmek üzere gaz odalarına yollamak için yapılan bir seçme işlemiydi. Bu kamplarda, çalışamayacak durumda olanlar gaz odalarında katledildiler. Sağlıklı erkekler ise çok ağır koşullarda çalışmaya zorlandılar. Onların önemli bir bölümü de ağır çalışma koşulları, kötü muamele, yetersiz beslenme ve salgın hastalıklar nedeniyle kısa sürede yaşamını yitirdi. Bernburg, Brandenburg, Grafeneck, Hadamar, Hartheim ve Sonnenstein gaz tesisleri olarak inşa edilmiştir. Auschwitz ise Polonya’da bulunan ve en çok gaz odasına sahip toplama kampı olarak bilinmektedir.
USHMM’ye Genel Bakış
USHMM, Holokost kurbanlarının anısına adanmış bir müze olmanın yanı sıra, gerek dünyanın dört bir yanındaki politikacılara, kanaat önderlerine ve liderlere, gerekse de her yaştan yurttaşa soykırımların önlenmesi ve nefretle yüzleşme konularında çeşitli eğitim programları sunan bir eğitim kurumu. USHMM iki farklı binaya sahip: müze binası ve müzenin eğitim departmanı olan Portal diye adlandırdıkları Holokost Eğitim Enstitüsü.
Özgürlükler Ülkesi’nde Auschwitz: Müze
USHMM, Washington DC’nin merkezinde yer alan bir müze. Müzenin doğu kapısından müzeye baktığınızda ilk etapta dikkat çekmeyen, Washington DC’deki diğer yapılarla aynı cephe malzemesine sahip kireç taşı kaplamalı müze, Mimarı James Ingo Freed’in tasarımında gizlemek istediği kandırmacalar barındırmaktadır. Freed, hafıza rezonatörü olan bir müze tasarlamak istediğini, yapının özel olarak kimseye atıfta bulunmadığını veya bir suçlu göstermediğini ancak birçok unsurunu ziyaretçilere rahatsızlık hissi vermek için tasarladığını söylüyor. Baskı, belirsizlik, dengesizlik. Tam da Holokost kurbanlarının yaşadığı duygular.
Müzenin ana giriş kapısı olarak tasarlanmış, üzerinde ızgara açıklıkları olan bir revaktan geçip müze binasına girdikten sonra geleneksel bir müze ortamı bekliyor olabilirsiniz ancak Freed sizi Auschwitz Birkenau’daki imha kampına getirmiş oluyor. Tanık Holü olarak adlandırılan bu hol, yüksek tavanlı ve camdan yapılmış çatısıyla bir mekânın içinde değil de dışındaymışsınız hissi yaratıyor. Karşınızda duran merdiven ise Auschwitz’deki ölüm kampına giden tren rayları gibi tasarlanmış.
İşin doğrusu mimarlar mutlu insanların, koşup gülen çocukların yaşadığı yapılar tasarlar sanıyordum oysa James Ingo Freed ölümün ve katliamın mimarisini inceleyip bu tarihi en iyi nasıl aktarırımın peşine düşmüş. Freed; ”Mimari temel mesele değil, temel mesele Holokost’u anlatmak ve bir daha yaşanmaması için uğraşmaktı. ” diyor ve müze binasının tasarım sürecini şöyle anlatıyor:
Boş kağıda baktım ve korktum. New York’da temiz ve beyaz evler tasarlamayacaktım. Tasarımcı kimliğimi kırıp, kampları ziyaret etmeye gitmem gerektiğine karar verdim. Holokost’u entelektüel olarak biliyordum ama duygusal olarak değil. Bunun için Auschwitz’deki kamplara gittim ve ölenler için yakılan mumları gördüm. Bu mumlar benim için de yakılmış olabilirdi. Bu kampların insanı çeken yönlerine baktım. Bütün detayları inceledim; kayışları, tuğlaları, pencereleri, strüktürü, malzemeyi. Bu kampları tasarlayanlar büyük ihtimalle yaz kampı tasarlamışlardı. Kamplar prefabrikti ve parçalar vagonlarla gönderilmişti. Kamp ziyaretleri sırasında bu boş mekânlarla ilgili eskizler yaptım. Daha sonra New York’a döndüm ve daha fazla araştırma yapıp Holokost ile ilgili ses kayıtlarını ve videoları izledim. Tasarım süreci yaklaşık 1.5 yıl sürdü.
Freed, bu binanın tasarımında Holokost kurbanlarının yaşadığı kayboluşu, nereye gideceğini bilememe durumunu ziyaretçilere anlatmaya çalışmış. Dikey bir sirkülasyon elemanıyla müzenin her katına ulaşmamızı istememiş, yapının içinde kaybolmamızı, tıpkı dönemin Almanya’sının ve ondan korkan diğer ülkelerin istemediği, nereye gideceğini bilemeyen ve gelecek ile ilgili hiç bir umudu kalmayan Yahudilerin yaşadığı hisleri yaşatmak istemiş. Eğer bir rehber eşliğinde ”Kalıcı Sergiler: Holokost” sergisini gezerseniz, rehber sizi hemen danışman masasının arkasında bulunan asansörle sergi katına çıkaracak ve siz hiç kaybolmadan sergiyi gezmiş olacaksınız. Ancak ‘Auschwitz Toplama Kampı”na giden tren raylarını andıran merdivenleri kullanarak müzeyi gezmek isterseniz sadece ”Geçici Sergi” alanını yani birinci katı gezip ”Holokost” sergisine ulaşamadan kendinizi yine aynı noktada yani “Tanık Holü”nde bulabilirsiniz.
Sergiler
”Damgalı bir parça kağıt” (Amerikan Gazeteci Thompson Dorothy, 1938)
Tanık Holü’ndeki merdivenlerden inip alt kata indiğinizde Amerika’nın antisemitizme ve ırkçılığa karşı tutumunu ve Amerika’nın önceliğinin neden Holokost’u önlemek olmadığını sorgulayan sergi yer almakta. Serginin başlığı ise ‘Amerikalılar ve Holokost’. Bu sorgulamaları yaparken sorular sorarak ve bu soruların cevapları niteliğinde o tarihlerden görüntüler ve videolar ile cevaplar veriyor size sergi.
Müzenin ana giriş mekânı olan Tanık Holü, müzeye giren ve çıkan ziyaretçilerin sirkülasyonunu sağlayan geniş bir mekân olmanın yanı sıra mimarinin ve mimari elemanların sergileme aracı olarak kullanıldığı bir mekan. Ayrıca müzedeki en kıymetli projelerden biri olan Holokost tanıklarının olduğu “Hayatta Kalanlar Masası” Tanık Holü’nde yer alıyor. Bu canlı sergi, hayatta kalan Holokost tanıkları ile Holokost’a dair soruları olan ziyaretçilerin bir araya geldiği bir masa etrafında gerçekleşiyor. Canlı bir hafıza görevi görmesi ile müzenin ziyaretçiler tarafından en çok merak edilen sergisidir.
Tanık Holü, 3 kat yüksekliğindeki cam çatısı ve mekânın içerisine aldığı ışık ile müzenin en alıcı mekanlarından. Holokost’a mimari elemanlar ile en çok atıf yapılan bu mekân, birçok düalite barındırıyor. Örneğin, holün bir duvarı siyah granit ile kaplanmışken diğer duvarı ise beyaz mermer ile kaplanmış. Bu tasarım kararı ile siyah malzeme acıyı, karanlık geçmişi temsil ediyor; beyaz mermer ise umudu, güzel günleri temsil ediyor. Eğimli gergi-çelik çatısı ise yerden yüksekliğine rağmen mekanı basık ve kasvetli yapıyor. Mekanın hemen her yerinde yer alan ters üçgen formlu metal semboller, Davut Yıldızı’nı temsil ediyor. Holün ortasında yer alan ve çıkış yönüne doğru daralan çelik merdiven bir kampa giden demir yollarını temsil ediyor. Tavan yüksekliği, kiremit tuğla, çelik ve demir malzemeler bir fabrikayı andırıyor. Bununla ise dönemin savaşını verdiği endüstriyele gönderme yapıyor mimar. Mekânlar arası geçiş için kullanılan cam giydirme köprüler bu holü görecek şekilde tasarlanmış. Korkuluklar, köprüler, tuğla kemerler gibi mimari elemanlar kamp mimarisine benzetilmiş. Böylelikle mekânda ‘hapsedilmiş’ ve ‘dışlanmış’ atmosferi yaratılmaya çalışılmış.
Çocukları Unutma: Daniel’in Hikayesi
Müzede en çok ilgi çeken sergilerden biri diğeri ise çocuklara ve ailelerine Holokost’u anlatmak için tasarlanmış ‘Daniel’in Hikâyesi’ sergisidir. Tanık Holü’nden girilen bu sergide katliam dönemine şahit olmuş Daniel’in yaşadığı iki farklı mekân sunuluyor. Daniel’in daha önce varlıklı olan ailesi ile yaşadığı ev ve daha sonra Yahudi oldukları için tutuldukları kamp mekânı. Bir çocuk tarafından seslendirilmiş video görseller eşliğinde o döneme ait mobilyalar ve araç gereçler yer alıyor. Bu sergi ile Nazi Almanya’sında yaşamış bir çocuğun gözünden Holokost aktarılmış ve serginin sonunda ise ziyaretçilerin duygu ve düşüncelerini kâğıda dökebilecekleri bir bölüm bulunuyor.
3. Daimi Sergiler
Müzeye girdikten sonra danışma masasına gidip sergiyi gezmeye nereden başlayacağınızı sorduğunuzda sizi asansöre doğru yönlendireceklerdir. Müze rehberleri, asansörün hemen yanında yer alan Holokost kurbanlarına ait ”Kimlik Kartları”nı almanızı isteyecek ve daha sonra asansöre bineceksiniz. Asansör sizi müzenin daimi sergisinin yer aldığı, üç kattan oluşan Daimi Sergiler: ”Holokost” başlıklı en üst katına götürecek.
Asansörle daimi sergilerin olduğu kata çıktığınızda daha asansördeyken karanlık bir geçmişe gittiğinizi hissediyorsunuz. Müzenin asansörü yirmi kişi taşıyabilecek kapasitede gri boş bir tenekeyi andırıyor ve yirmi kişi ile birlikte bindiğiniz zaman karanlık denecek kadar loş bir ışık ve rutubet kokan havasıyla klostrofobi yaratıyor adeta. İmha tesislerine götürüldüğünüz bir tren vagonu gibi hissettiren bu asansörde minik bir ekranda Holokost’a dair bir video sergileniyor.
Holokost Sergisi üç bölümden oluşuyor: Nazi Saldırısı, Nihai Çözüm ve Son Bölüm. Asansörden inip sergileri gezmeye başladığınızda Nazi saldırısı ile başlayan Holokost tarihi daha sonra kamplar, gettolar ve Yahudilerin maruz kaldıkları işkenceler ile devam ediyor.
Anma Salonu
Anma Salonu, Davut Yıldızı’nı temsilen altıgen formda ve küçük törenler için tasarlanmış. Ziyaretçilerin sergiden sonra gelip mağdurları anabilecekleri ve mum yakıp dua edebilecekleri manevi bir mekân burası.
PORTAL-Holokost Eğitim Enstitüsü
Portal, USHMM’nin Holokost Eğitim Enstitüsü’dür. Portal binası müze binasından ayrı bir ofis binasında yer alıyor ve müzenin web sayfasında yer alan online sergilerden, Holokost arşivleri ile müze sergilerinden sorumlu departmanları mevcut. Portal, uluslararası platformlarda verdikleri eğitimler ile soykırımı önlemek ve “Bir Daha Asla (Never Again)” sloganıyla yaşananların bir daha yaşanmamasını sağlamak için programlar düzenliyor. USHMM web sayfasında Holokost ile ilgili çok geniş kaynaklar mevcut.
USHMM’deki son birkaç günümü müzede danışman masasındaki çalışanlar ile geçirdim. Burada geçirdiğim süre zarfında gelen ziyaretçilerin en çok sorduğu soru müzeyi gezmeye nereden başlayacakları ve müze içerisinde kaybolanların müzeyi gezmeye nereden devam edecekleriydi. Müzenin mekân kurgusu ‘kaybolmak’ ve ‘nereye gideceğini bilememek’ idi. Çünkü müze size yön veya işaret sunmuyor. Üstelik karmaşık mekân kurgusuna çözüm olarak anlaşılır ve sade bir plan broşürleri de bulunmuyor. Müze çalışanları mekânı daha anlaşılır kılan bir broşüre ihtiyaçlarının olduğunu söylediler ve bu konuda yardımcı olmamı istediler.
Holokost tarihini öğrenmeye gittiğim Amerika’da Yahudi Soykırımı’na odaklanan USMMH’nin yanı sıra Afro-Amerikalıların tarihini, uğradıkları ırkçılığı ve eşitlik mücadelelerini anlatan Afrikan Amerikan Tarih ve Kültür Ulusal Müzesine (National Museum of African-American History and Culture) ve Amerikan yerlilerinin tarihini,kültürünü ve uğradıkları katliamları anlatan Amerika Yerlileri Ulusal Müzesine (National Museum of American-Indian) de gitme fırsatı bulmuştum. Acaba henüz bilmediğim daha kaç katliam vardı? Geçmişte, şimdi ve gelecekte… Kaç katliama daha şahit olacağım?
Kaynak:
https://encyclopedia.ushmm.org/content/tr/article/introduction-to-the-holocaust
https://encyclopedia.ushmm.org/content/tr/article/killing-centers-an-overview
https://www.ushmm.org/information/exhibitions/online-exhibitions
https://collections.ushmm.org/search/catalog/pa1136069 (Sketch of Architect Freed)
https://collections.ushmm.org/search/catalog/pa1092497 (Remembrance Hall)
Dipnot:
[1] Roman Polanski, The Piyanist (Piyanist), 2003