Müzenin Polin[1] tipografisiyle çevrili duvarları ve ben
Yağmur Koçak / beraberce Değişim 2018 Gönüllüsü
Varşova’daki ilk iki günümde kaldığım yerden müzeye yürüyerek gidebiliyordum. Kısa sabah yürüyüşlerim, köpeklerini gezdirmeye çıkmış yaşlı teyzelerin olduğu apartman blokları arası ortak alanlarda başlayıp küçük manavları ve içinde her türlü şey bulunabilen büfeleri geçtikten sonra, müzenin yerleştiği geniş park alanına varınca son buluyordu. Mahallenin sessizliği, sakinliği ve soluk renkliliği, içinde bulunduğumuz soğuk sonbahar ayından mı, Doğu Bloğu mimarisi etkisi mi emin değildim. Bana Ankara’daki mahallem İşçi Blokları’nı anımsattığı için bir şekilde mahalleye yakın hissettim ve ilk iş, bu bölgenin tarihi hakkında okumaya başladım.
Bugün müzenin de içinde bulunduğu bölge, Muranów, iki savaş arası dönemde Varşova’nın en yoğun ve canlı Yahudi yerleşkelerinden biri olarak geçiyor[2]. Bu sebeple savaş esnasında da en kalabalık gettolardan biri olan Varşova Yahudi Gettosu burada kuruluyor. Yaklaşık üç metre uzunluğundaki duvarlarla çevrili Getto, 1943’deki Varşova Gettosu Ayaklanması’nın ardından yerle bir ediliyor. 1950’lerde tamamen yeniden yapılandırılarak şimdiki bloklar ve parklardan oluşan halini alıyor.
Varşova, Nowolipie, 1938[3]
Varşova, Muranów, 1959[4]
Varşova hakkında herkesten duyabileceğiniz ilk şeylerden biri, nasıl tamamen yok edilip yeniden kurulan bir şehir olduğu. Bu mekânsal olarak gözlemlenebilen kesinti, insanların, ilişkilerin ve gündelik hayatın da dönüşümü üzerine düşünmeyi mümkün kılıyor. Varşova Ayaklanma Müzesi’nde[5] güçlü bir müzik eşliğinde, kuşbakışı izleyebildiğiniz üç boyutlu filmde Varşova’nın savaş sonrası tüm izleri yok edebilmek için nasıl bir harabe haline getirildiğini görebiliyorsunuz. Çeşitli kaynaklarda, Polonya Yahudilerinin savaş sonrası ülkeyi uzun bir süre büyük bir mezarlık olarak gördüğü dile getiriliyor[6]. Gözlemlediğim kadarıyla bu duygunun tek kaynağı soykırım değil. Önemli etkenlerden biri de II. Dünya Savaşı sonrası bu geçmişin, özellikle Polonyalılar ve Yahudiler arasında yaşananların, açık bir şekilde ve yeterince tartışılmamış olması[7].
***
POLIN Müzesi’ndeki ana sergi, Polonya Yahudilerinin bu coğrafyadaki 1000 senelik tarihini pasajlar halinde bir anlatı olarak sunuyor. Bunun yanı sıra müzede geçici sergilere ayrılmış bir alan, büyük bir konferans salonu, panel oturumlarının, atölyelerin düzenlendiği daha küçük odalar, okul öncesi çocuklarla atölyeler için duvarları illüstrasyonlarla süslenmiş bir bölüm ve bir kaynak merkezi var. İlk gün buradaki koordinatörüm Melanie, ziyaret açılış saatinde ana holde buluşmamızı önerdi. Her tarafı camla kaplı müzenin ana girişini ararken kendimi Varşova Gettosu Ayaklanması Anıtı ile binanın arasında buldum. Müze ve anıtın karşılıklı konumlanışı, aralarında sıra dışı bir diyalog oluşturuyor. Müzeye adım attığınızda bunu daha çok hissedebiliyorsunuz çünkü binanın içinde ilginç bir oyuk sizi karşılıyor. Bu kıvrımlı yapının[8] müzenin pasajlı anlatısına bir giriş niteliğinde olduğunu söylemek mümkün. Bu ilk pasaj sizi her gün önüne konulan çiçek ve mumlarla hayatını kaybedenlerin anıldığı anıttan alıp 1000 senelik bir yaşam anlatısının içine getiriyor. Ya da tam tersi, 1000 senelik bir yaşama arzusunu, belki mumlar ve çiçekler gibi, anıtın önüne yerleştiriyor. Müzenin tekrar tekrar altını çizdiği gündelik hayat vurgusu burada başlıyor: Anıtın önünde tarihin karanlık bir noktasında hayatını kaybedenleri, müzede de bu dönemlere rağmen süren yaşamı anmak mümkün.
Muranów, 2018
Muranów, 2018
Varşova mimari ve kültürel olarak katmanlarını görebildiğiniz bir şehir. Anıtlar her köşe başında savaşı ve kaybedilenleri hatırlamayı mümkün kılıyor. Bu anlatılar, hatırlama ve unutma pratikleri arasında, neyin POLIN’i “Peki, ya yaşam?” sorusuna yönelttiğini hissedebiliyorum. Müzedeki ana sergi, tarih anlatısını gündelik yaşam pratikleri ve ilişkilerin temsili üzerinden kuruyor. İnteraktif medya kullanımıyla ziyaretçileri mümkün olduğunca aktif bir konuma getirmeyi amaçlıyorlar. Herhangi bir tarihsel dönem, bir ötekinden daha derin işlenmiyor fakat serginin fiziksel alanı kullanma biçimi duyusal bir deneyim yaşamanızı sağlıyor. Müzenin kuruluşunu farklı aktörlerinden dinleyebileceğiniz bir seri videoda[9] trajedi ve yaşam arasındaki mesafeyi koruma çabasının altı çiziliyor; yaşanan trajediden önce hayatın nasıl olduğu ve bunun bugünkü ilişkiler için ne ifade edebileceği tartışılıyor. Bu açık müze diye ifade edilen, bir iletişim ve etkileşim alanı kurma çabası, bana kalırsa POLIN’in ortaya attığı en önemli soruyu ortaya çıkartıyor.
Bir arada yaşamak nasıl mümkün olur? Bugün Polonya Yahudilerinin hikâyesini etkileyici bir interaktif sergi, atölyeler ve bir çevrimiçi veri tabanı üzerinden tartışmaya açmak, günümüzde farklı bağlamlarda anlamını koruyan bu soruyla yakından ilişkili. Mesele sadece kronolojik bir şekilde tarihi aktarmak olsaydı, bana kalırsa üç dört dakikalık Youtube videolarının bunu başarılı bir şekilde yaptığı bir dönemde yaşıyoruz. POLIN, eğitim departmanına, düzenlediği konferanslara ve atölyelere bakıldığında dönüştürücü hafıza mekânı olarak anılan yerlere iyi bir örnek oluşturuyor. Önümüzdeki iki haftada bunun nasıl mümkün olabileceği, insanların nasıl bir araya gelebileceği, ortaklıkların, iletişimin ve etkileşimin nasıl oluştuğu ve bu süreçlerde karşılaşılan sınırları, daha çok kişiyle tanışarak, görüşerek ve farklı alanlardaki çalışmaları gözlemleyerek tartışabilmeyi, olası cevaplar ve yeni sorular üretebilmeyi umuyorum.
___________
[1] İbranice Polonya, Polanya ya da Po (here, burada) lin (rest, kalın/yerleşin)
[2] “Savaş öncesi Varşova toplam şehir nüfusunun yüzde otuzunu Yahudiler oluşturuyor. Varşova’daki Yahudi topluluğu Avrupa’daki en büyük, Dünya’da New York’dan sonra ikinci en büyük Yahudi topluluğu (…) Yahudilerin nerede yaşayamayacakları söylenmese de nerede yaşayabilecekleri de belirtilmiyor. Bu yüzden şehir merkezine çok uzak olmayan, boş arsalardan oluşan Muranów’a yerleşmeye başlayıp (…) burada canlı, entelektüel, kültürel, politik ve dini bir yaşam kuruyorlar” Audrey Mallet (2011: 28) Negotiating, Contesting and Constructing Jewish Space in Postwar Muranów, Concordia Üniversitesi Tarih Bölümü Yüksek Lisans Tezi.
[3] Figur 2 kaynak: https://www.warszawa.ap.gov.pl/referat_gabarytow/galerie/Nowolipki_galeria/index.html
[4] Figur 3 kaynak: https://digital.library.cornell.edu/catalog/ss:1503695
[5] Varşova’daki ilk hafta sonumda POLIN’le nasıl farklı bir anlatı kurduklarını kıyaslama hevesiyle gitmiştim. Müzenin web-sitesi: https://www.1944.pl/en/article/the-warsaw-rising-museum,4516.html
[6] Sliwinski, P. (2012) Museum as Memoryscape: The Virtual Shtetl Portal of the Museum of the History of Polish Jews, Alınan yer (27.10.2018): https://www.museumsandtheweb.com/mw2012/papers/museum_as_memoryscape_the_virtual_shtetl_porta
[7] Jan Gross’un Neigbors (2000) adlı kitabına kadar anlatı Polonyalıların II. Dünya Savaşı’ndaki ‘kurban’ pozisyonu üzerinden dönerken, pogromlar ve ihbarların tartışılmaya başlamasıyla sadece kurbanların ya da kahramanların olmadığı daha karmaşık bir ilişkiler ağı ortaya çıkıyor.
[8] Müzenin mimarı Rainer Mahlamäki ile tasarım ve yapım süreci üzerine bir röportaj: https://www.youtube.com/watch?v=abbqPjbLHlI&index=7&list=PLeMNRKVk1rbSzT3iWQ6vbqVEMqr3ypxx_
[9] Youtube videolarına link: https://www.youtube.com/watch?v=mEcTAC7wteQ&list=PLeMNRKVk1rbSzT3iWQ6vbqVEMqr3ypxx_